25 Şubat 2015 Çarşamba

Doğa, bu evrenin en anarşist ruhudur

Astrolojiye eskiden pek de inanmazdım. 'Amaaan, insanın karakterini gökteki küçük yıldızlar mı belirliyor' derdim. Lakin o gün geldi çattı; aynı gün doğumlu iki arkadaşımın aynı davrandıklarını fark ettim. Öyle böyle değil. Gündüz birinden duyduğum özelliği akşam diğerinden duymaya başladım. 'Yooo, olamaz, bu gerçek değil' haykırışları nafile. Açtım baktım astroloji, okudum burçlarının özelliklerini; doğruymuş, meğer yıldızlar bizim üzerimizde bahis oynuyorlarmış.
Sizi gidi gök cambazları sizi...
Sonra bende sardı mı bir merak. 'Hımm şunun burcu bu, bunun karakteri böyle. Ayy, ben bu burçla çok iyi anlaşırım. Amaan ne ağlak bir burcum. Tüm saçma salak özellikler benim burcuma toplanmış. Neee, bu burçtan sevgilim olmasın' sözleri ağzıma pelesenk oldu.
Tam güzel giden bir ilişkinin çat diye bitmesi bünyede bir deprem etkisi yarattı ki; hemen burçlara sordum nedenini. 'Hımm, terazi erkeği böyleymiş, balık kadını ile geçinemezmiş. Ayy, aynı yazdıkları gibi davrandı' sözleri yetmezmiş gibi, az mesai de harcamıyordum 'ekşisözlük'teki burç yorumlarını okurken.

HALİYLE BEN DE SIKILDIM KENDİMDEN

Off ne sıkıcı değil mi? Eh haliyle ben de sıkıldım bu halimden. Ve 'biraz az mı bağlansan kızım, şu burç alemine' dedim. Ve dediğim gibi de yaptım.
Yalanım yok, gene ara ara bakarım. Bu burç, ne özelliğe sahipmiş diye. İnsan alışkanlıklarından zor kurtuluyor cancağızım.
Ama doğanın bir mucize olduğuna inanan ben, gene de ruh halimi yıldızlara sormaktan alıkoyamıyorum işte. Mistik bir ruh hali var ben de kabul. Neyse ki o ilk başlardaki hastalıklı ruh tavrını geride bıraktım.
Öte yandan, astroloji konusunda takip etmekten keyif aldığım Juno'nun sitesine de ara ara uğrarım. Ay tutulmalarının ruhumuzdaki tahribatına bir göz atarım. Bu göz atmalar, ben de şöyle bir soruyu da beraberinde getiriyor; 'Acaba, bu tutulmalara, burç özelliklerine inandığımız için mi bizi gerçekten etkiliyor yoksa gerçek oldukları için mi inanıyoruz?'
Sanırım bu sorunun cevabını hiç bilemeyeceğiz. Tavuk ve civciv meselesi gibi.
İnanç...
Zaten çok tartışılmaya açık bir konu.
Bence insanlar hayatı anlamak için inanmayı tercih etti. O yüzden ilk doğaya tutundu. Düşünsenize insanın kontrolünde olmayan bir şey var ortada. Güneş her gün bir yerden doğup diğer taraftan batıyor. Güneş olduğu için tarım yapılıyor. Tarım yapıldığı için yemek yenilebiliyor. Yıldızlar gecenin karanlığında yol gösteriyor insanoğluna.Ve yaşamak denilen şey bu döngüsel olaylar zinciri ile gerçek kılınıyor.
Eh gel de inanma şimdi... Doğanın her parçasının hayatımıza dokunan, bizi hayata bağlayan bir yanı var işte. Ondan kaçamayız ama ona da sahip olamayız. Doğa, bu evrenin en anarşist ruhudur. Ne bizimle ne de bizsiz... Ya da ne onunla olabiliyoruz ne de onsuz...
Sonuç olarak, yıldızlara inanıyorum, onların bizi etkilediğine de. Çünkü doğaya inanıyorum...
Haa, bu arada, Juno'ya göre balık burcu; 'Büyülü Destanın Kayıp Jokeri'ymiş... Ne güzel tanımlamış...
Not: Balık burcu olduğumu söylemeye gerek yok sanırım. 
Kıps, kıps...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder